Listen free for 30 days
Listen with offer
-
Anadolu'da Tasavvuf
- Anadolu'da Medeniyetin Hikayesi 10
- Narrated by: Mehmet Atay
- Length: 23 mins
Failed to add items
Add to basket failed.
Add to wishlist failed.
Remove from wishlist failed.
Adding to library failed
Follow podcast failed
Unfollow podcast failed
£0.00 for first 30 days
Buy Now for £2.99
No valid payment method on file.
We are sorry. We are not allowed to sell this product with the selected payment method
Summary
Anadolu'da Medeniyetin Hikayesi serisinin yeni bölümlerinden bildirim yoluyla haberdar olmak için seriyi takip etmeyi lütfen unutmayın.
İslâm tasavvufu çerçevesinde, Anadolu’da en yaygın ve en çok müridi bulunan tarikatlar, 12’nci yüzyıl sonunda Irak’ta kurulup Hindistan, Türkistan, Çin, Magrib’e kadar yayılmış bulunan Kadiriye, 13’üncü yüzyıl Anadolu’sunda merkezileşmiş Mevleviye, 14’üncü yüzyılda Yeseviye’nin bir kolu olarak kurulup Arnavutluk’ta da yayılmış bulunan Bektaşiye ve bir Türkistan tarikatı olmakla birlikte Hindistan, Türkistan, Çin, Malezya’ya kadar uzanan Nakşibendiye'dir. Tarikatlar başlangıçta, şeriatı tam anlamı ile uygulayarak ilahî gerçeğe, Tanrıya varmak için ruhun takip ettiği yol olarak, Kur’an esaslarına dayanan duaları tekrar etmek suretiyle daha çok teorik ve ideal bir usulü göstermek amacıyla kurulmuşlardı. Fakat sonraları Kadiriye ve Nakşibendiye bir ifade biçimi olarak müzik toplantılarından vazgeçtiler. Mevleviye ve Bektaşiye Semâ ve Semah ritüellerinde müzik ve dansı ayin unsurları olarak kullanmaya devam ettiler. Anadolu’da ve Rumeli'de (Balkanlarda) yaygınlaşan tarikatlar sosyal ve ekonomik alanlarda etkin olmuş, hattâ ahîler fütüvvet adabını uygulayarak güvenlik ve asayiş konusunda bile sorumluluklar yüklenmiştir. Türkler bu ülkeleri kılıçla fethetmeden önce, manevî yönde yaptıkları etkinliklerle fethi kolaylaştırmaya imkân da sağlamışlardır.
Bu felsefe Anadolu toprakları üzerinde binlerce yıldan beri yaşamış bulunan uygarlıkların hepsinin vârisi olarak biçime, kalıba, dış görünüşe değil, öze ve insancıl değerlere özen göstermiş, bağnazlığı ve yobazlığı reddetmiş, temelinde insanı akıl, sevgi ve ruh üçgeni olarak tanımlamıştır.